Hitler Faşizminden Kaçıp Kırşehir’de Bir Süre Kayabaşı Mahallesine Yerleşen Bir Alman Bilim Adamının Kırşehir’i İnceleyen ve de Almanya’da Almanca Basılan Eserin Türkçeye Çevrilmesinin Öyküsü..
Kitabın adı:”
İç Anadolu’da Eski Bir Şehir:
KIRŞEHİR
Yayına hazırlayan; kitabın yazarı. Gerhard Ruben (Walter Ruben’in oglu)
Hitler faşizmi’nin Türkiye de “göçmenliğe” zorladığı ve Kırşehir de Kayabaşı mahallesinde de ikametgâh eden Bir değerli bilim adamının Kırşehir kültür tarihine ciddi katkılar sunan bu eserinin varlığını; Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yaptığım dönemde benim bu görevde bulunduğumu duyan ve kültür işlerine de baktığımdan haberdar olan, Almanya’ya çok eskilerde yerleşmiş, bir eski çocukluk, mahalle arkadaşımdan duyduğumda 2003 yılı Almanca basımından 5 adet getirttirmiştim.
İlk iş olarak “Ön Söz” ve “İçindekiler” bölümünü Türkçeye çevirttirmiş, tamamının telif hakkının alınarak hemen Türkçeye çevrilerek bastırılmasının gereğine dikkat çekmiş, konuyu dönemin Belediye Başkanı Halim Çakır’a, Vali Lütfullah Bilgin’le ve de O dönem milletvekili Mikail Arslan‘la bilakis paylaşmış ve nihayet Belediyece Türkçeye çevrilip basımının sağlanabilmesi için “Almanca çevirmen” dostlarımızın yardımlarıyla, bir dizi yazışmalar sonunda Almanya’daki yayınevinden 5000 basımının yapılabilmesi için 1800 Euro karşılığında “telif hakkı”nı, 5-6 ay gibi bir sürede Kırşehir Belediyesine resmen almayı başarmıştım.
Çevirttirip okuduğum sadece “Önsöz” ve “İçindekiler” kısımları bile; 349 sayfadan oluşan, İçinde Walter Ruben’in Kırşehir’i konu alan çizimlerinin de yer aldığı eserin etkili bir kaynakçası olduğu 1940’lı yılların Kırşehir’ine ilişkin çok önemli gözlemler içerdiğine ilişkin güçlü bir kanaat oluşturuveriyordu.
Ama ne yazık ki taahhüt edilen 1800 Euro’luk bu “telif ücreti” yapılan sözleşmeye rağmen 1 yılı geçen bir sürede ödenmediğinden “telif hakkı”da iptal edilmiş üstelik bu durumda yayınevi üzerinden Kırşehir Belediye Başkanlığına resmen tebliğ edilmişti.
Bu telif hakkının ödenmemesi yüzünden dönemin Kırşehir Belediyesi Muhasebe Müdürü bulunan Tekin Var ile ilişkilerim bir hayli gerilmişti. Belediye Başkanı “ben talimat verdim, ödenecek” diyor muhasebe müdürü “şimdi paramız yok ilerde” şeklinde yanıt veriyordu.
Tamda bu süreçte yeni seçimlerle yeni belediye yönetimi seçilmişti ki; Kırşehir Belediyesinden yeni yönetimle çalışmak istemediğimden kendi istemimle Manisa Alaşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevine naklen gitmiştim ve de Kırşehir Belediye Başkanı’ da değişmişti ama pes etmemiştim.
Yine umut vardı çünkü kitabın telif hakkını yeniden almak için tüm yazışma içerikleri ve ulaştığımız Almanya’da ki yayınevi muhatapları, kurumun arşivindeydi. Çok daha önemlisi Kırşehir’de bu işi zorlayıp yarım bıraktırmayacak bir kamuoyu baskısının oluşacağına da içtenlikle inanıyordum.
Bu kitabı duyurmamdan 2 yıl kadar sonra benimde “Mustafa Kemal Atatürk’ün Silah ve Dava Arkadaşı Müfit Kırşehir”adlı bildiriyle katıldığım 15-17 Ekim 2008 ”1.Uluslararası Ahilik Kültürü ve Kırşehir Sempezyumu”na , Yrd.Doç.Dr.Salahaddin Bekki “Walter Ruben ve Kırşehir Adlı Eseri”adlı kısa bir bildiriyle bu kitabın ve Walter Ruben’in tanıtımını yaparak katılmıştı bu sürece…
Hitler Faşizminin Türkiye’de “Göçmenliğe” Zorladığı Walter Ruben’in Yazdığı; “İÇ ANADOLU’DA ESKİ BİR ŞEHİR: KIRŞEHİR’”adlı Almanca Basılan Eser, Türkçeye Çevrilmeyi Bekliyor” diye yıllarca duyurduğumuz ve komu oyu oluşturduğumuz eserin basım sorumluluğu yeniden Kırşehir Belediyesi’ndeydi. Bunu bilen ve takip eden dönemin Kırşehir Eski Ticaret Odası Başkanı Müfit Göcen, Kırşehir in yaşayan en eski duayen gazetecilerden Dursun Yastıman (köşe yazısı konusu ederek Türkçeye çevrilmesi için tavsiyelerde bulundu) ve akademik çevrelerden gelen yazılı ve sözlü telkinlerle Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’ bu işi belediye başkanlığı bünyesinde eski yazışmalar üzerinden yeniden gündeme alarak 2014 yılında Türkçeye çevrilmiş şekilde basımını sağlayarak değerli bir katkı yapmıştı.
Yabancı bilim adamları içerisinde, Kırşehir’e ilişkin özel olarak yoğunlaşan ve eser yazan neredeyse sadece bir tek Walter Ruben gerçeği vardır.. Vaktiyle 1858 yılında İstanbul’da başkonsolosluk yapan A.D.Mordtmann’ın yazılarına rastlanmakta birlikte, Ruben’in “İç Anadolu’da Küçük Bir Eskiçağ Şehri: Kırşehir” başlıklı eseri halk bilimi nitelikli zengin içeriğiyle kent tarihine ilgi duyanların “olmazsa olmaz” bir başvuru kaynakçası konumundadır.
Walter Ruben öncesi hiçbir yabancı bilim adamının Kırşehir’e ilişkin bu denli derli toplu araştırması bulunmadığı da düşünüldüğünde, Bizlerin ve bu kentin kültür-tarihine ilgi duyanlar için taşıdığı değer şüphesiz ki çok önemlidir.Profesör Walter Ruben’in Kırşehir tarih araştırmalarım esnasında; adına, IV. Türk Tarih Kongresi’ne sunulan tebliğler arasında rastlamış ve şöyle yazmıştım Küçük Asya’nın Kır-Şehri adlı eserimin 66.sayfasında:
“Prof. Dr. Afet İnan “Türk Tarih Kurumu’nun 1943’ten 1948’e kadar arkeolojik çalışmaları Türkiye tarihine neler kazandırmış” başlıklı tebliğinde Caca Bey Medresesi’ne ilişkin şu notları düşüyor:
‘Tarihi dönem itibariyle kronolojik sıramız Selçuklu dönemine ulaşmıştır. Bilindiği gibi Anadolu Selçuklu dönemi anıtları, en güzel örnekleriyle ayakta durmakta, hayranlığımızı celbetmektedir… İşte bunlardan biri Kırşehir’de Caca Bey Medresesi’ndeki rasat kuyusudur. Söylentilere göre 1272’de Gıyaseddin Keyhüsrev İbni Kılıç Arslan zamanında, Kırşehir Valisi Nureddin Cibril İbni Caca tarafından bu şehirde bir “hey’et medresesi” yapılmıştır.
Bu söylentiyi saptamak, Selçuk döneminin ilim tarihi bakımından çok önemli idi. Dr. Aydın Sayılı ve PROF. RUBEN tarafından burada Türk Tarih Kurumu adına bir sondaj yapıldı………..”
…Evet Profesör Walter Ruben;1940’larda yapılan “Cacabey Medresesi’ndeki arkeolojik kazı”nın da heyet başkanıydı.
4 Temmuz 1947 günü Dr. Aydın Sayılı ve Dr. Walter Ruben, Cacabey Medresesi’nin orta avlusunda araştırma kazısını yürütmüş ve raporlarını TTK Belleten sayısında yayınlamışlardı..(https://drive.google.com/file/d/1aWliKyaBGmg1XhO-cLEFHmJbQzWAn02d/view)
1935’DE ANKARA’DA KURULMAKTA OLAN ÜNİVERSİTEDEN ÇAĞRI ALIR VE AİLECE TÜRKİYE’YE YERLEŞİR.
Walter Ruben (1899–1982) Hamburg’luydu. Henüz lisede Yunanca, Latince ve Sanskritçe öğrenmiş, Hamburg’da (Sten Konow), Bonn’da (Hermann Jacobi) ve Berlin’de (Heinrich Lüders) Hindoloji öğrenimi görmüş,1924’te Bonn’da “Nyaya Sutra’lardaki Algı Öğretisi” adlı tezle doktorasını yapmış, 1927’de yine Bonn’da Nyaya Sutra’lar üzerine daha ayrıntılı bir incelemeyle profesör olmuştu. Frankfurt am Main’da dört yıl öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra 1933 sonbaharında da Odenwald’deki Nieder-Mummbach’a taşınmıştı.
Kültür düzeyi çok yüksek bir aileden gelen Walter Ruben’in başarılı bir tüccar olan babası Hamburg’daki Edebiyat Cemiyeti’nin de kurucularındandır.. .
Almanya’da Hitler’in Nazi İmparatorluğu’nu kurması ve özgür düşünce üzerinde baskı kurmasıyla buna bir de “Yahudi soykırımı” eklenince. kendilerini artık Almanya’da ifade etme olanağı bulamayacağını anlayan sol düşünceli aydınlar da yeni yurtlar aramaya başladıklarında bir değerli bilim adamının, Walter Ruben’in yolu da Kırşehir’e düşer.
Birinci Dünya Savaşı süresince ve sonrasında yaşanan olaylar sonucunda sola yakınlık duyan Walter Ruben, başından beri faşizme şiddetle karşı çıkmış. 1935’de Ankara’da kurulmakta olan üniversiteden bir çağrı aldığında daveti hiç tereddüt etmeden kabul eder ve yasal yollardan ailece Türkiye’ye yerleşir.
Walter Ruben Ankara’daki üniversitede Hindoloji Kürsüsü’nü kurar ve ilk başlarda epey zorlansa da, derslerini Türkçe olarak verir 1936/1937’de altı aylığına Hindistan’a gider Kalküta’da Rabindranath Tagore ile de görüşür. Araştırma gezisi onun bir başka halkla, Asurlarla tanışmasına yol açar; bu tanışıklık sonraki yıllarda Asurlar hakkında pek çok makale yazmasına vesile olacaktır.
O dönemde Alman hükümeti Walter Ruben’in üniversitede öğretim hakkını elinden alır. Alman Elçiliği’yle daha önce de temaslardan kaçınan Walter Ruben’in bu olayla elçilikle ilişkileri tamamen kesilir. Walter Ruben ailesiyle birlikte “göçmen”dir artık..
Savaşın patlak vermesi yaşamı zorlaştırmış. Bilimsel çalışmaları yayımlamak giderek daha da zorlaşmıştır Türkiye ise etrafındaki savaşın kıskacı içindedir ve acil bir durumda ülkeden kaçmak Walter Ruben ve ailesi için neredeyse imkânsızlaşır.
KIRŞEHİRDE TEHCİR YILLARI….
Ağustos 1944’de Türkiye ile Almanya arasındaki siyasi ilişki kesilince pek çok Almanla birlikte Walter Ruben ailesi de de gözaltına alınıp kendi nitelemesiyle ”İç Anadolu’da Bir Vahayı Andıran Kırşehir”e tehcir edilir.Evet Walter Ruben kitabında “Kırşehir’de Zorunlu ikamete tabi tutulması’na ilişkin olarak şöyle diyecektir:
“Bu sevimli vahada, (Kırşehir’i kastediyor)Ankara Üniversitesi’nden uzakta geçirdiğim 17 ay, büyük bir sevinçle hatırladığım dönemdir.”
Kırşehir‘le ilgili olarak konu edilen bu kitapla birlikte, üç özgün makalede yazan Walter Ruben; bu kitapla ilgili olarak; “Ortalama bir Anadolu şehrinin( Kırşehir’in) feodalizmden kapitalizme geçişinin devlet eliyle gerçekleştirildiğinin belgesidir.” der.
OĞUL GERHARD; BABASI WALTER’İ, ESERİ VE KIRŞEHİR’İ ANLATIYOR.
Walter Ruben’in oğlu Gerhard Ruben 21 Mart 2003 tarihli kitabın önsözünde Kırşehir yıllarına ve de babasının eserinin içeriğine ilişkin su bilgileri verir:
“Kaya şeyhi mahallesinde, tipik bir Kırşehir evinin üst katında oturuyorduk, alt katta da Yeni Hamam’ın ateşçisi oturuyordu. Tehcir edilenlerin daha doğrusu: sürgünlerin çalışması, gazete ya da mektup alması, fotoğraf makinesi kullanması vs. yasaktı. Tam anlamıyla bir gözaltı değildi, çünkü kentte serbestçe hareket edebiliyorduk, yani bir kamp yoktu Sürgünden önceki ikamet yerlerine dönmelerine ancak 1945 yılının sonunda izin verildi. Babam 1 Ocak 1946’da Ankara’daki öğretim görevine döndü. Ankara’da bize yeni bir daire verilene kadar annem, kardeşim ve ben iki ay daha Kırşehir’de kaldık.
Kırşehir bugün Avrupa’da halılarıyla tanınır. 1944/45’de o dönemin koşulları için bile çok arkaik bir havası vardı, nitekim bilim adamı babam Walter Ruben’i de cezbeden buydu. Zaten eskiden beri, etnoloji eğitimi de almış bir Hindolog olarak, Hindistan’ın kültürel gelişimini Eski Şark ve Antik Yunan’ın kültürel gelişimiyle karşılaştırırdı. Kırşehir’de, bir Şark kasabasının “ortaçağ”dan yeniçağa geçişini inceleme olanağı bulmuştu.
Kırşehir’de uzunca bir süre yaşadığımız ve bu sayede Anadolu’nun gündelik yaşamını yakından tanıdığımız için araştırma salt tarihsel bir yaklaşımın çok ötesindedir.
Bu noktada onun tarım dahil pek çok konuda bilgisinin olması da çok yardımcı oldu. Akıcı bir Türkçe konuşuyordu, bu nedenle ilginç dönem tanıklarıyla bizzat görüşebildi. Fakat yararlanabileceği bir kütüphane olmadığı için materyal üzerinde çalışırken güçlü belleğine güvenmek zorundaydı. Gördüklerini belgelemek konusunda sorun yaşıyordu, çünkü fotoğraf makinesi kullanması yasaktı! Bu nedenle her şeyin ayrıntılı bir biçimde betimlenmesi gerekiyordu. Çok iyi bir çizerdi, en önemli bina ve yerlerin eskizini çizdi. Daha sonra yaptığı bir Kırşehir seyahatinin (1947) metin üzerinde tek etkisi bazı küçük eklemeler oldu. O sırada gerçekleştirilen kazılar ayrıca yayımlandı.
Babam çalışmaları sonucunda ortaya çıkan metni henüz Kırşehir’deyken yazdı. Fakat ne Türkiye’de ne de daha sonra Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde çalışmasını yayımlayacak bir yayıncı bulunamadı. Bizim metinden haberimiz vardı ama ölümünden sonra ne metni ne çizimleri bulduk. Bir yayıncı arama çabaları sırasında metnin herhangi bir yayınevinde unutulup kaybolduğunu düşünüyorduk. Ancak yıllar sonra metnin bir nüshasıyla birlikte çizimler de ortaya çıktı. İlgili bazı belgeler ve mektuplar babamın Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi’nde muhafaza edilen terekesinde bulunuyor.
Metnin yayına hazırlanması zor bir süreçti. Metin 300 sayfa civarındadır. 1945 tarihli kısa önsözü 1952’de yazılan ve ilk sayfası eksik olan giriş yazısı izler. Tüm sayfaların sıkış tıkış dolu olması ve maalesef asıl metnin yalnızca bir kopyası olması nedeniyle metin kısmen ancak zorlukla okunmakta, bazen de hiç okunamamaktadır. Bazı yerlerde babamın el yazısıyla yaptığı düzeltmeler vardır, belli ki bunlar metni yayına hazırlamak için eklenmiştir, fakat nihai bir redaksiyon gerçekleştirilmemiştir.
Metnin yazıldığı daktiloda Türkçe karakterler yoktu. Bu nedenle metindeki Türkçe sözcükler kısmen transkripsiyonları kısmen de en yakın yazılışlarıyla yer almıştır. Bu özellikle de Türkçe metinler için geçerlidir. İsimler kısmen farklı yazılmıştır ve sık sık bugünkü imladan farklıdır. Bu eksiklikler mümkün olduğunca giderilmiştir. Elbette Türkçe metinler o dönemin günlük konuşma ve yazı diline tekabül etmektedir.
Bir diğer sorun da Kırşehir gazetesinden yapılan çok sayıda alıntıdır: Alıntılanan yerler her zaman doğru değil gibidir, fakat burada söz konusu gazeteye ulaşamadığım için bunu kontrol etmem mümkün olmadı. Bazı durumlarda açıkça imla hataları olduğunu gördüğüm yerleri düzeltebildim. Benzer ve farklı sorunlara G. R. ile belirttiğim dipnotlarda işaret ettim.
Metinde iki türlü değişiklik yapıldı. Ek II (Kırşehir’in tanınmış üç ailesinin soyağacı) kısaltıldı: Soyağaçları liste halinde verildi, aksi takdirde kapsamları bu kitabın sınırlarını aşardı. Fakat metnin içinde soyağaçlarıyla ilgili yerleri (örn. ‘bkz. Körağa 20’) olduğu gibi bıraktım. Metinle birlikte bulunan, babamın çizdiği Kırşehir haritasını, yön bulmayı kolaylaştırması nedeniyle Ek XI olarak kitaba aldım. Türkçe sözcükler listesi metindeki haliyle korundu. Metinde geçen tüm Türkçe sözcüklerin bir listesini çıkarmak kitabın kapsamını fazlaca genişletirdi, zaten sözcüklerin çoğu dipnotlarda açıklanıyor.
Bu çalışmanın okuyucularından ricam, metnin henüz 1945’te yazıldığını dikkate almalarıdır. Bu, bazı ifadelerin babamın daha sonraki dönemlerdeki görüşleriyle örtüşmediği anlamına geliyor. Fakat metne müdahale etmeye hakkım olmadığı kanaatindeyim.
20. yüzyılın ortasındaki küçük bir İç Anadolu şehrinin önemli bir belgesi olması nedeniyle taşıdığı önem bir yana, bu çalışmanın yayımlanmasını bir başka nedenle de anlamlı buluyorum. Yıllarca Ankara’da yaşamış olmamıza rağmen bize çok yabancı bir ortam olan Kırşehir’e giderek bu ortamla Orta Avrupalılar olarak karşı karşıya kaldık.
Atatürk’ün Avrupa devlet biçimini ve Avrupa hukukunu yürürlüğe soktuğu bir ülkede bulunuyorduk. Atatürk’ün bunu yapmasının nedeni, Avrupa devletlerinin güç ve istikrarının temelinin bu devlet biçimi ve hukukuna dayandığını görmüş olması ve Türkiye için de böyle bir güç ve istikrar hedeflemesiydi. Atatürk’ün büyük otoritesi onun Türkiye’yi radikal bir biçimde laikleştirmesini ve modernleştirmesini mümkün kıldı. Yaklaşık yirmi yıl sonra Kırşehir’de gördüğümüz, babamın bu eserde anlattığı, bir Anadolu kasabasının bu modernleşmeye ayak uydurması ve vatandaşlarının yeni bir toplumu benimsemesinin başlangıcı, pek çok çelişki ve zorluğu barındıran ve belki de bugün bile henüz tamamlanmamış olan karmaşık bir süreçti. Elinizdeki eser bu dünyanın zengin bir tasviri değil yalnızca, aynı zamanda da bizim bu dünyayla karşılaşmamızın, mevcut koşulları ve orada yaşayan insanları giderek daha fazla anlamaya yönelten karşılaşmamızın sonucu.
Bu eserle bugünkü Türkiye’nin ve gelişiminin anlaşılmasına katkıda bulunarak orada tanıştığımız pek çok dost insana minnettarlığımızı ifade etmeyi ümit ediyorum”
KİTABIN İÇİNDEKİLER
I. BÖLÜM: COĞRAFYA VE TARİH
• Coğrafya
• Kuzeydoğu: Kervansaray
• Kuzeybatı
• Batı ucu
• Doğu ucu
• Kuzey sınırı
• Güney ucu
• İklim
• Jeoloji
• Taş araç gereçler
• Şehrin kuruluşu
• Tümülüs (höyük)
• Mağaralar
• Eski mezarlar
• Yunanlılar – Kapadokyalılar – Romalılar
• Bizans
• Bermekiler
• Eski yerleşimler
• Gölhisar ve Demirkapı efsanesi
• Yunanlılar
• Ermeniler
• Selçuklular’dan Cengiz Han’a (1050–1250)
• Osmanlıların yükselişi (1250–1500)
• Selçuklu üslubunda yapılar
• Ahi Evran, esnaf loncaları ve mistisizm
• Ahi Evran’ın kişiliği ve mitosu
• Âşık Paşa
• Aynı dönemden başka Kırşehirliler
• 1500–1700
• 1700–1736: Osman Ağa
• 1736–1850
• 1850–1900
• Görkemli konaklar
• 1900’den 1. Dünya Savaşı’na dek
• Devrim dönemi
• Geriye bakış ve genel bakışII. BÖLÜM: ŞEHRİN MAHALLELERİ, SOKAKLARI, BİNALARI, AKARSULARI VE SAKİNLERİ
• Kale tepesi
• Şehir merkezi
• Medrese-Tabaklar
• İmaret
• Direkliköşe – Bekirkadı
• Aşıkpaşa
• Muhacir mahallesi
• Ahievran
• Şelbe – Karabacak – Silahşur – Özbağı
• İkiarazi – Ilıca
• Nasuhdede (Hacı Hasan)
• Killik
• Kayaşeyhi – Büngüldek
• Avgun – Bucuklu – Çukurçayır – Şalgösteren
• Bağbaşı
• Kuşdili – Gültekin
• Kazankaya
• Hızırağa
• Koru – Garipler – Dinekbağı – Suludere
• Yenice – Hamidiye
• Selgah – Garipler – Suas
• Gölhisar
• Kındam
• Değirmen vadisi – Öksü – Hefteriz – Kümbetaltı
• Geriye bakış ve genel bakışIII. BÖLÜM: ŞEHİRDE TİCARET VE DEĞİŞİM
A: Tarım
• Mülk koşulları
• Yarıcılık
• Ekin alanı ve mahsul
• Sulama
• Nadas, ekin değiştirme, gübreleme
• Tarla aletleri
• Vergi sistemi
• Meyve, asma, sebze
• Odun ve yakacak maddeleri
• Hayvan yetiştiriciliği
• Binicilik hayvanları
• Kümes hayvanları, köpekler, kediler, ipek böcekleri
• Av, balıkçılık vs.
B: Zanaat
• Genel olarak zanaat
• Değirmenciler
• Fırıncılar
• Tatlıcılar (helva, şekerci)
• Kasaplar
• Lokantalar
• Kahvehaneler
• Han ve oteller
• Kürkçü ve sepiciler
• Eyerciler
• Ayakkabıcılar
• Dokumacılar
• Pamuk dokumacılığı
• Terziler
• Marangozlar
• Arabacılar
• Demirciler
• Sobacılar
• Bıçakçılar
• Nalbantlar
• Bakırcılar
• Kalaycılar
• Kuyumcular
• Saatçiler
• Kazancılar
• Duvarcılar
• Taş ustaları
• Berberler
• Fotoğrafçılar
• Çizme temizleyiciler
• Matbaacılar
C: Ticaret ve nakliyat
• Manifaturacılar
• Tuhafiyeciler
• Bakkallar
• Halı tüccarları
• Demirciler ve gaz
• Hasırcılar
• Kitapçılar
• Eczacılar
• Manavlar
• Kazancılar
• Bakırcılar
• Keçi yünü
• Altın ve antika
• Eskiciler
• Damga pulları
• Banka
• Odun kömürcüleri
• Oduncular
• Kömürcüler
• Kuruyemiş tüccarları
• İşportacılar
• Faytoncular
• Motorlu taşıt sürücüleri
• Haftalık pazar
D: İşçiler
• İşçiler ve yoksullar
E: Memurlar – İdari yönetim
• Memur zümresi ve devletçilik
• Devlet memurları
• Belediye memurları
• Milletvekilleri ve parti
F: Diğer
• Serbest meslekler
• Özel halk grupları
G: Kadınlar
• Ev kadınları
• Halı dokumacılığı
• Kadın meslekleri
• Kadınların toplumsal statüsüIV: BÖLÜM: ŞEHRİN KÜLTÜRÜ
A: Maddi kültür:
• Evler,
• Sokaklar ve çeşmeler
• Giyim
• Yeme içme
• Hijyen
• Spor
B: Kırşehir Gazetesi’ndeki fikri canlılık
• Ahlak
• Hayırseverlik
• Çiftçi yardımı
• Sanayi yardımı
• Ağaçlar
• Hijyen
• Halk okulları
• Yazı ve dil
• Kitaplar
• Kitapçılık ve halk kitapları
• Gazete tefrika romanlar
• Halk türküleri
• Halkevinin yayınları
• Oğuz Özdeş
• Hüseyin Turgut Evren
• Halkevinde gösteriler
• Müzik
• Güzel sanatlar
• Din
• Devlet bayramları
• Çocuklar ve okullar
• Başmakale
• Gazetenin dış politikaya bakışı
• İç politika
• Bilim
• Kısa haberler
• İlanlar
• Yerel haberler
C: Eğitim
• Yoksulların eğitimi
• Orta ve üst sınıfın eğitimi
• Çocuklar
• Çocukların meslek seçimi üzerine düşünceleri
• 1. Ali astsubay
• 2. Eşkıya Ali
• 3. Bir topun hikâyesi
• 4. Ayna
• 5. At hırsızı
• 6. Bir kış anısı
• 7. Yeşil yelpaze
• 8. Lâle Camii
• 9. Ahi Evran
• 10. Hacı Bektaş
• 11. Ölü ruhun hikäyesi
• 12. Deli hoca
• 13. İki tilki
• 14. Üç tatlı su balığı
• 15. Aslan ve fare
• 16. Aslan ve kedi
• 17. Keloğlan
• 18. Değirmenci Mehmed Ağa masalı
• 19. Büyük deve
• 20. Yaşlı çiftçi ve karısı
• 21. Ufak şeylere tamah etmek büyük zarar getirir.
• 22. Hu kuyusu
• 23. Büyük devin masalı
• 24. Üç kardeş ve cüce
• 25. Üç kardeş
• 26. Keloğlan ve Kara çomak
• 27. Keloğlanın maceraları
• 28. Aptal Mehmed
• 29. Afili ve Zafili
• 30. Korkak kösenin öyküsü
• 31. Gizlice dinleme (kıskanç taklitçi)
• 32. Çibir ve Hasan
• 33. Bir dev masalı
• 34. Efendinin oğlu
• 35. Yetimlik
• 36. Demiri delen yün kurdu (Ahikar)
• 37. Bağbörek masalı
• 38. Şair ve çoban
• 39. Ninemin bir masalı
• 40. Bu 39 hikâyenin hissesi üzerine bazı notlarEKLER:
I Kırşehir tarihi üzerine gazete makalelerinin özeti
II Tanınmış üç Kırşehirli ailenin soyağaçları
III 1323/1907 tarihli salnameden bazı kesitler
IV Düğün, doğum, sünnet ve ölümle ilgili eski görenekler
V 300 yıl önceki depremle ilgili bazı halk efsaneleri
VI Halk türküleri ve atasözleri
VII Türkçe gazelin Yunan alfabesiyle yazılmış metni
VII Yunanca yazıtların metinleri
IX Bahri Efendi’nin sahip olduğu belgelerin listesi
X 1858 yılında Kırşehir (A. D. Mordtmann tasviri)
XI Kırşehir planıAdnan YILMAZ