♦Şehirler Sahaflarıyla da Kimlik Kazanır.
♦ “Aydın-Entelektüel Ebeveynlerin Kendinden Sonraki Kuşaklara Aktarılacağını Düşündükleri Kültürel Miras Çoğunlukla Hüsrandır. Vefat Eden Sevdiklerinizin, Sevdiğinizin Kıymetlisi Olan Kitaplar Adeta “Öksüz, Yetim, Boynu Bükük” Kalır..,
♦ “Bu Serencamı Bildiğim İçin Doğrusu Ben Sahaflığı Değil, Sahaflık Beni Seçti. Akademi Dışı Bilgi Birikiminin Toplandığı ve Elde Edildiği Bu Meslekte, Kitaplarla Hemhal Olmadan, Bilme, Öğrenme Aşkı Olmadan Sahaf Olunmazdı.”
Kitabın yüzyıllardır değişen macerasının değişmeyen bir mesleği olan “sahaflık”, dünyanın her tarafında farklı şekillerde ortaya çıkan bu meslek ve de Horasan’dan Osmanlı İmparatorluğu’na kültür tarihimizin de önemli bir parçası…
Hiç abartısız, çok eski ve sözlü geleneğin üzerinde, tarihi köklü olan, bir o kadar da toplumun geneli tarafından kavram olarak bile az bilinen, “ Sahaflık ”tan başka bir meslek neredeyse yoktur…
Evlere girecek kitapları ebeveynler, okullara ve resmî kurumlara girecek olanları da ilgili amirler kontrol altında tutar. Çünkü bilimden ve kültürden korkan siyasal yönetim erkleri hep olagelmiştir.. Her zaman da maalesef öyle oldu “Cemaat” türü toplulukların da belirli okuma listeleri olduğunu, bunun dışına çıkılmasının hoş görülmediğini de yakından biliyorum.
Kitaplar; kıymetini bilenler için kültürel sermaye olmakla birlikte, hatırı kayda değer bir çoğunluk için maalesef yüktür. Çünkü ekonomik getirisi bir hayli düşük olup, evinizde geriye kalan mobilyalar, kıyafetler, kitaplardan daha iyi değerlere alıcı bulur
Aydın-Entelektüel ebeveynlerin kendinden sonraki kuşaklara aktarılacağını düşündükleri bu kültürel zenginlik; sıklıkla kocaman bir hayal kırıklığı olur. Kuşaklar henüz ölüme uzak olduklarını var saydıkları dönemlerde kütüphanelerini ebedi görsellerde, yaşlandıkça kitaplarını varsa çocuklarına, yoksa ailelerindeki gençlere veya genç dostlarına miras bırakma hayalleri kurarlar.
Bu kültürel miras çoğunlukla hüsrandır. Vefat eden sevdiklerinizin, sevdiğinizin kıymetlisi olan kitaplar adeta “öksüz, yetim, boynu bükük” kalır..,
Büyük bir alan tutan kitaplar için gerçek kıymet bilir sahaflar da aranır kitaplara hakkını vererek sahip çıkacak birileri aranır. “Çöpe gitmesin, okumayı seven birilerinin eline geçsin” diye.
Hemen herkes, kitaplarının kendilerinden sonra da “değerini bilen ellerde” olmasını istiyorlar. Bu yüzden ya bağışlıyor ya da ‘doğru kişiye’ satıyorlar. Kıymetini bileceğine inanırlarsa ailelerine bırakıyorlar. Kimi üniversite kütüphanelerinin ve kurum kütüphanelerinin vaziyetine şahit olmak resmi kurumlara bağış yapma isteğini zayıflatıyor.
Bu serencamı bildiğim için doğrusu ben sahaflığı değil, sahaflık beni seçti. Akademi dışı bilgi birikiminin toplandığı ve elde edildiği bu meslekte, kitaplarla hemhal olmadan, bilme ve öğrenme aşkı olmadan “Sahaf” olunmazdı.
Yazdığım Anadolu kültür tarihiyle bütünlüklü eserim olan “Küçük Asya’nın Kır-Şehri “ , “S A H A F”ımızı tamda bu gerekçelerle açtım.
Biliyorum ki; şehirler, sahaflarıyla da kimlik kazanır.
Sahafiye vasfına haiz kitaplar gitgide azalmasına rağmen kitapsevererlerin, kitabın “kadrini bilir” gördükleri şahsıma ve henüz açılış evresinde olan sahafımıza karşı gösterilen ilgi; bugüne ulaşan özlenilen sahaf kokularını yeniden hissedebilmek umutlarımızı yeşertiyor….
Birinci ile ikinci el kaynak arasında ayrım yapabilme sanatını yaşatarak “eski kitap “lara merakı olan ya da baskısı tükenmiş kitapları aramak isteyen kişilerin ilk uğradığı yer her zaman sahafımız olacaktır. Biliniz ki; elinizdeki eski kitap dergi ve gazeteler sahafa girdiği an; sadece ve sadece kıymetini bilenlerin ellerinde dolaşımda bir kaynak olacaktır.
Bu anlamda bu mesleğin bu yeni yolculuğun serüvenin sürdürülebilirliği; eski kitaplara belgelere gazetelere ve hatta fotoğraflara erişim ve edinim kaynaklarının sürekliliğine bağlıdır.Bu durumu sürdürülebilir yapmak için
“Küçük Asya’nın KIR-ŞEHRİ SAHAF”
ADNAN YILMAZ..
Araştırmacı-Yazar”